15 Ağustos 2016 Pazartesi

dikenli incir




Yakın çevremde herkes kaktüs sevdiğimi bilir. Aslında bir tür kaktüs olan bitkinin meyvesi olan dikenli incire Hint inciri ya da Frenk inciri de denir fakat biraz araştırınca farklı yörelerde farklı isimler aldığını öğrendim.Biz Adanalılar için cennet meyvesi:))) Dikenli incir, benim için yazın vazgeçilmezlerindendir. .
Adana, Mersin ve Antalya'da çokça yetişen meyve C vitamini deposu. Sindirim sistemini güçlendirip, kabızlığı giderir. Zindelik sağlar. Kolestrolü düşürür. Cildi tazeleyip, güzelleştirir, kırışıklıkları azaltır.. Şeker hastalarına da iyi gelir. İçerdiği vitaminler sayesinde tam bir şifa kaynağı. Elbette aşırıya kaçmadan yemek gerekiyor. Çok yenildiğinde içindeki çekirdekler bağırsaklara zarar veriyormuş.


Eğer denk gelirseniz kürek biçimindeki daldan kesip herhangi bir büyükçe saksıda siz de yetiştirebilirsiniz. Toplaması oldukça zahmetli olan meyveyi pazarlarda kolayca bulabiliyoruz. Hatta Adana'da tablacılar soyup, paketleyip satıyor.
Bugün bahçeye inip fotoğraf çekmeye fırsat bulamadığımdan netten bir foto paylaşıyorum.



         Siz evde kendiniz  soymak isterseniz önce genişçe bir kapta incirleri fırçalamalısınız. Daha sonra yıkayın ama çok dikkatli olun çünkü diken kalabiliyor.


                                           Dikeninden arınan meyvenin iki ucundan kesin.


Ortasından bıçak yardımıyla kesik atın.



                                       Ortasındaki meyveyi çıkarın ve buz dolabında soğutun.
        
                                       



Soğuduktan sonra harika bir tat :)) 

Konservesini yapıp kışa saklamayı düşünüyorum. Daha önce denemedim ama olmaz diye bir şey yok değil mi ? 

Yaparsam ve güzel olursa mutlaka sizinle paylaşırım. Sevgili Nahide Hanım ya da Nergis Hanım'ın denemeleri var mı acaba ben onların bloglarında bir gezineyim.

Sevgiyle kalın....

7 Ağustos 2016 Pazar

Yapraklı Koy

Mutlu pazarlar.
Geçenlerde bahsetmiştim yazlıkta olduğumdan. Yıllardır Mersin'in Silifke ilçesinde bulunan Yapraklı Koy'a geliriz yazları. Susanoğlu beldesinde küçücük bir koy burası. Gökyüzünden bakınca yaprak şeklinde olduğu için bu ismi almış. Beş yerden soğuk su karışan turkuaz renkli koyda yüzmek gerçekten çok keyifli. Akdeniz'de deniz suyu oldukça sıcaktır, ama burada suyun alt kısmı soğuk üst kısmı sıcak. Ağaçların arasında, romatizmal ağrılara da iyi geldiği söylenen, havuzda yüzüyorsun hissi veren harika bir yer burası. Koyun etrafında bulunan küçük kafelerde bir seyler içmek ve  şezlong kiralamak da mümkün.

Turkuaz rengi sularda balıklarla birlikte yüzüyoruz.

Akşam üzeri ışıl ışıl...


                                                           Balkonumuzdan...
                                               
                                                                   
                                                                       Oğlum canım...





                                                                       Minik ailem...


Bu da eskilerden bir fotoğraf,netten buldum. Bu yıl güzel bir tadilat yapılmış.



      Susanoğlu'nda bir de uzun plaj var. Kum sıcacık, çocukların oynamasına uygun. 


Susanoğlu'na gelirseniz eğer mutlaka bir kaç kilometre ilerde ki Narlıkuyu'ya da geçmelisiniz. (Akyar ya da Kızlar hamamı olarak da bilinir) Orası tam anlamıyla bir cennet:) Üç ayrı koy var. İkisinde denize girilebiliyor, diğerinde yatlar,tekneler ve balık restoranları var. Bu restoranlar çok da ünlüdür:)) Başka küçük küçük koylar da var tabi ki. Benim sözünü ettiğim yerde isterseniz çamların altında piknik yapıp, ister deniz kenarından şezlong kiralayıp güzel bir gün geçirebilirsiniz.






 Narlıkuyu'ya gitmişken Hoca'nın meşhur lokma tatlısını da tatmayı unutmayın. Hemen Üç Güzeller mozaik müzesinin yanında.


İsterseniz bir kaç kilometre tırmanıp Cennet Cehennem ve astım mağaralarını da görebilirsiniz. Ahhh Mersin'de öyle güzel yerler var ki.. Benim gibi hem deniz tutkunu hem ören yerlerini ziyaret etmeyi seven biriyseniz ve daha önce Mersin'e gelmediyseniz görmenizi tavsiye ederim. Kız Kalesi, Adamkayalar, Doktor'un yeri, Silifke Kalesi, Uzunca Burç ve daha bir çok yer... Ben anlatmaya devam edersem bu yazı bitmek bilmeyecek. Ama  Antalya'yı aratmayacak güzelliklerin burada da mevcut olduğunu söylemeden geçemicem. Henüz yaz bitmemişken, (gerçi Çukurova'da yazın bittiğini de söyleyemem Şubat ayında denize giren biri olarak:) ) gelmenizi tavsiye ederim. 
gelin misafirim olun birlikte gezelim:)


3 Ağustos 2016 Çarşamba

kitaplar,kitaplar








Yeni kitaplarım geldi. Kitap aldığında  mutluluktan havalara uçan ( gençlerin deyimiyle 'sevindirik' olan) bir ben değilimdir sanırım. Kitap alışverişlerimi idefixden yapıyorum ve hizmetinden çok memnunum. Hemen iki-üç günde kitaplar elimde oluyor. Bu son siparişte adres olarak yazlık evi verdiğim için, buraya da her gün kargo gelmediğinden birkaç gün gecikmeli geldi, O ''bir kaç gün''de her zil çalışında koşa koşa kargom gelmiştir diye kapıya zorladım. Çok komikti halim:)) Ehh doğumdan sonra üç aydır tek satır kitap okuyamadım ya çok görmeyin. Sevdiğim bir arkadaşım hamileyken, okuyabildiğin kadar oku sonra fırsat bulamayacaksın demişti ne kadar haklıymış:) Yazlıkdayken annem babam bebişimle ilgilenirken ne okursam kar:)) 

Adem Güneş; pedagog. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle aldım kitapları. İlk kez okuyacağım.

Montessori çok beğendiğim sınıflarımda uygulamaya çalıştığım bir eğitim metodu.  Oğlum için bu metodu nasıl uygularım,neler yapabilirim diyerek aldığım kitap. Montessori, çocuğun kendi kendine, keşfederek öğrenmesini sağlayan harika bir sistem. Bir gün onunla da ilgili bildiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

101 Zeka geliştirici Oyunlar. Eskiden beri neerde bir oyun kiatabı görsem alırım:) 

Şermin Çarkacı'nın yeni kitabı, Kötü Alışkanlıklara İyi Öneriler. Facebookta tanıştığım 'oyuncu anne' kendisi. Henüz çocuk sahibi değilken ( hatta fikrine bile sahip değilken diyeyim ) sayfasını keşfedip, kitaplarını okuduğum, ah keşke benim velim olsa dediğim Şermin Hanım:) Deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı akıcı sade dilli bir kitap. Sohbet eder gibi yazmış yine.

Yusuf Seyhan çok sevdiğim bir öğretmenimin kardeşi. Hayalet Kasabası da bir kişisel gelişim kitabı. 

Sırça Fanus, adını çokça duyduğum ama bir türlü kendisine sıra gelmeyen kitap... Saadet Hanım blogunda paylaşınca yeniden hatırladım ama ancak alabildim. Neden bazı kitaplar böyle oluyor? 

Son iki kitap Zülfü Livaneli'nden. Tüm kitaplarını okuduğum halde Araf'ta Bir Çocuk'u nasılsa okumamışım, Diğer kitapta da Yaşar Kemal'le anılarını kaleme almış. Ben Zülfü Livaneli'nin kitaplarını da şarkılarını da çok severim.

Yeni kitaplarım bunlar. Her telden var:)) 1 Eylül'de bizim için okullar açılıyor o tarihe kadar yazlıkta ne kadar okuyabilirsem... 
Bilge Kaan uyuyorken ben bir ucundan başlayayım. Bana iyi okumalar:)) Sizlere de mutlu günler olsun. Sevgiler....

26 Temmuz 2016 Salı

oyuncak-minder







Merhaba,

Bütün zamanımı oğlumla geçirdiğim için blogumla çok fazla ilgilenemiyorum, bu duruma üzülmüyor değilim ama oğlum çok gazlı bir bebek, yakında geçecek diye umuyorum.( Bazı anneler gülüyordur belki de bekle sen Billur diyerek:)  ) 
Bir de ülke gündemimiz malum hepimizi üzüyor, hiç içimden gelmiyordu paylaşım yapmak fakat bu karamsarlıktan kurtulmak için bloğa dönmeye karar verdim. Tabi bunda annemlerin yanında yazlıkta olmamın etkisi de büyük çünkü anneanne ve dede Bilge Kaan'la ilgilenince bana da kendim için zaman kalıyor. 







Bu minder arşivde yapılmayı bekleyenler arasında duruyordu. Ölçüleri filan da vardı ama ben kafama göre kesip biçtim. Elbette doğumdan önce dikildi:))) Bunun için özellikle kumaş almadım evde olanlardan kullandım. Üst kısmı pazen bir kumaştan. Altı ve baş kısmı polardan. Önce minder kısmını dikip içini elyafla doldurdum. Baş kısmını ayrıca hazırlayıp minderin orta kısmına el dikişi ile yerleştirdim. Verilen kalıbı kullanmayıp kafadan kestiğim için köpeciğin başı pek muntazam olmasa da bence iş görür.
Açıldığı zaman minder, altındaki düğmeyi ilikleyince oyuncak bir köpek...

Bilge oturmaya başladığında kullanabiliriz diye düşünüyorum. Ben çok severek diktim. Umarım oğlum da severek oynar. 

Belki kendi çocuklarınıza da yapmak istersiniz. Çocuklara güzel bir hediye seçeneği de olabilir.

Hoşça kalın. Güzel haberler alacağımız mutlu günlerimiz olsun...

10 Haziran 2016 Cuma

Hatıra olsun...Midyat...

Merhaba,
Beni tanıyan arkadaşlarım bilir 2015 temmuzuna kadar Midyat'ta farklı iki köyde ve en sonda ilçe merkezinde bir okulda çalıştım. Midyatı çok sevdim. Tayinim çıktığında herkes ne işin var taa oralara gitmeye dedilerse de vazgeçmedim, dönmedim. Midyat farklı kültürlerin bir arada yaşadığı zengin bir ilçemiz. Tarihi dokusu,taş evleri, taş oymacılığı, kiliseleri, farklı el işleri ve en önemlisi tel kari sanatıyla kültürel farklılığı ile göze çarpar. İlçe girişinde ''Diller, dinler şehri Midyat'' yazar. Arabı, Kürdü, Süryanisi, Türkü bir arada yaşar. İlk oturduğum ev Kürtlerin oturduğu mahalledeydi. Yanlız bir kadın olarak tek başıma hiç bir sıkıntı yaşamadan oturdum. Evlendikten sonra bu kez Arap olan vatandaşlarımızın çoğunlukta olduğu mahalleye taşındım. İki gün önce bombalanan İlçe emniyet müdürlüğüne 200 metre kadar uzak... Midyat'ta Kürt ve Arap komşularım,velilerim oldu. Çok iyi dostluk kurduğum Süryani arkadaşlarım oldu. Midyat'tan bir sürü güzel anılarla döndüm. Döndüm ama aklım hala orada... Ne yazık ki iki gün önce haince saldırdılar masum insanlara. Üç polis arkadaşımız, üç sivilimiz şehit oldu. Velilerim, tanıdığım insanlar, arkadaşlarım yaralı. Ne uğruna? Niçin? Şehit polisler eşimin arkadaşlarıydı. Nefise'nin küçücük kızı kaldı geride... Nefise aslında sınıf öğretmeniymiş,atanamayınca polis olmuş. Türkiye'de hayat böyle işte...Hayaller ve gerçekler nasıl da farklı...Önceki saldırıda da eşi yaralanmıştı. Diğer şehidimiz Şerife.. Hamileymiş... Midyat'tan taşınmadan önce arkadaşlarımıza veda edelim diye çıktığımız gün  Şerife ile vedalaştık arabamıza bineceğimiz zaman kulağındaki küpeleri çıkarıp al hatıram olsun demişti, neşe içinde. Ne kadar güler yüzlüydü...O bir çift küpeyi nasıl takarım artık ağlamadan... Evet Şerife'nin hatırası oldu ama çok acı bir hatıra... Midyat artık acı hatıralar mı olacak bana. Daha önce Ercan abiyi şehit verdik.Hala rüyalarıma girer küçük kızı Melis... Melis niçin babasız kaldı? Terörü lanetliyoruz sürekli, bitsin yeter bıktık diyoruz ama bitmiyor... Her gün yeni olan kötü haberler gelmeye devam ediyor...
En acısı da saldırıyı gerçekleştiren aracın benim çalıştığım köyde bomba ile yüklenmesi... Biliyordum o köyde herkesin taraf olduğunu, her evden bir ya da daha çok kişinin dağda olduğunu. Buna rağmen ne ben ne de diğer öğretmen arkadaşlarım hiç birine kalbimizi karartmadık. İşimi layıkıyla yaptım. Bir gün öğrencilerimden bir çoğunun silahlanıp karşıma dikileceğini bile bile...Çocuklar kendileri söylerdi zaten o ukala tavırlarıyla ''hocaa bizim yolumuz belli, boşuna konuşma!!' benimkiler küçükler şimdilik ama yolları belli. Bir gün gelecek sizin benim karşıma çıkacaklar. Bunu düşünmek öylesine içimi acıtıyor ki... Çok üzgünüm. Bizlerin çabaları,çalışmaları umarım işe yarar, beni yanıltırlar. Umarım yanılırım.  Umarım artık bu kara günler biter. Bu ülkedeki her vatandaş yaşamayı hak ediyor. Korkusuzca yaşamayı... Artık masum insanlarımız ölmesin. Filler tepişir çimenler ezilir denir ya yeter artık filler kendilerine zarar versin bize değil...!!!!!!!

13 Mayıs 2016 Cuma

HOŞ GELDİN BİLGE KAAN



Merhaba,
18 Nisan'da oğlumuz Bilge Kaan doğdu. Zor da olsa normal doğum yaptım, oğlumun da benim de sağlığımız yerinde. 25 gündür dünyaya alışmaya çalışan minnoş bir bebekle tüm günüm geçtiği için blogla ilgilenemiyorum, sizleri ziyaret de edemiyorum. Merak edip mail/mesaj atan arkadaşlara çok teşekkür ederim.
Buraları çok özledim. Bu süreçte sizlerin neler yaptığını çok merak ediyorum.
Yakında görüşmek üzere...

Bilge Kaan'dan size kocaman bir gülüş...



9 Nisan 2016 Cumartesi

çoraplar ve yastıklar



Merhaba,

Bu hafta da çorapla devam edelim. Bir dönem bu parmaklı çoraplardan kullanıyordum. Bunu hiç giymemiştim, turuncuyu sevmediğimden. Yabancı sitelerde çok gördüğüm bulut yastık dikmek aklımdaydı. Benim gördüğüm yastıklara ayaklar dikilmişti. Ayak dikmekle uğraşmak yerine direk hazır çorap kullanmak daha kolay geldi:) 








       
       Ben bulutu kesince anneannemiz bu yanına bir de yıldız ister dedi hemen bir yıldız kesiverdi, açık ve koyu mavi peluş kumaşlardan.






Nazar boncuklu yastığı ise Ecerce'nin dükkanında görüp beğendim, takı yastığı olarak yapmış. Ondan izin almadan yaptım umarım kusura bakmaz. 





Yastıklarımız yatak başındaki yerini aldı. Bugün 9. ayımız doldu. Oğlum artık her an gelecek diye bekliyorum:))  Bloglara ziyaretinize gelemezsem şimdiden özür dilerim. Yakında tekrar görüşmek üzere hoşça kalın....





3 Nisan 2016 Pazar

çorapların geri dönüşümü 1



              Bugün geri dönüşüm projelerimden biriyle geldim karşınıza. Bu çoraplardan bir ara  piyasada o kadar çok vardı ki... Uzun zamandır da çekmecede duran çorapları aldım elime kesti biçtim, bu çorabın bir eşi oyuncak oldu. Diğer eşi ve başka çoraplar da geri dönüşümden paylarını aldılar tabi ki. Onları sonra paylaşacağım. Çoraplar hem dikiş öncesinde hem de sonrasında yıkanıp aklanıp paklandılar. 







                          
        Bu güzel ayıcıklı çorabı kestim, ayının üzerinde gördüğünüz küçük sarı çanı ve biraz elyafı içine yerleştirip diktim ama çandan ses çıkmayınca onu çıkarmak zorunda kaldım. Ayı küçük olduğundan mı yoksa çanı yerleştiremediğimden mi bilmiyorum, çan sesi çıkmadı. Yapabilseydim sesli bir oyuncak olacaktı. Eşim hala ayı mı fare mi diye düşünedursun küçücük bir oyuncak oldu neticede.








Umarım güzel bir haftaya başlarız...
Sevgiler hepinize....

19 Mart 2016 Cumartesi

kanaviçelere devam...





Nerede bir can ölse
Oralı olur yüreğim, olmalı zaten
Olmazsa insan olmaz yüreğim...
                                   Ahmet Arif

Bir kaç gün önce, okuduğum kitaba yazdığım notu paylaşıp paylaşmamak konusunda kararsızım. İsterseniz siz de aşağıdaki satırları okumayın. 

Günlerdir mutsuz ve umutsuzum. Biliyorsunuz gündemimizi, aylardır değişmedi maalesef.... :((( Çok şükür eşim eve gelebildi kimse saldırmamış ona ve arkadaşlarına. Çok şükür İstanbul'da kardeşim sağ salim varabilmiş evine. Çok şükür Adana'da annem babam kalabalığa karışmadıkları için hayattalar. Mardin'de arkamızda bıraktığımız arkadaşlarımız da ölmemiş bugün. Bugün bizim kaybımız yok çok şükür. Sevdiklerimiz yaşıyor... Hadi biz devam edelim.Üç gün kınadık, lanetledik. Hadi devam edelim yasımız bitti. 13 Martta Ankara'da ülkemdeki bilmem kaçıncı patlamada kaybettiklerimizi derin saygıyla andık,hikayelerini dinleyip üzüldük ve bugün yas bitti. Ne de olsa hayat devam ediyor. Ne de olsa bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Çok mutsuzum gerçekten. Çok canım sıkkın. Çok içim acıyor. 

Sen de kendinle çelişiyorsun diyebilirsiniz. Hem böyle düşünüp hem de paylaşım yapıyorsun da diyebilirsiniz.  Sanırım bir şeylere tutunmak, umutlanmak istiyorum. Bu paylaşımın tek sebebi budur...



Shrek ve Şirin baba mama önlüklerini giydi,sizin için poz verdiler. Ben bunları işlerken (aylar öncesinde tabii)  sen delisin dediler hem modası geçmiş bir işle uğraşıyorsun hem de üzerine kusacak bebek, bu kadar emeğe yazık dediler.  Galiba pek normal değilim:)))  Bir kaç saat uğraştım, bebe pazenine işledim. Sağ olsun annem de tığladı. İki tanesine figürlü düğme diktim. Artık gezmeye giderken ya da misafir gelince takarız:)))  









10 Mart 2016 Perşembe

Kaneviçe havlularım



            Merhaba, bu hafta sevgili Nahide ,renkli pasta sepeti blogunun zarif sahibesi beni haftanın blogu seçti sağolsun:) Blogger arkadaşlarımın güzel yorumları için tekrar teşekkür ederim, onure ettiniz beni:) Blogdaki ilk yazımı yazarken kim okur ki diyordum. Nerden nereye... :))
Geçen gün havluların fotoğrafını çekerken, Cihan hanımı anımsadım. Bu yazıyı rahmetli Cihan hanım için yazmak istiyorum. Cihanın bahçesi isimli blogu vardı. Benim ilk yayınlarıma yorum bırakmıştı, hiç etamin işi göremedim demişti. Bir iki kez yazıştıktan sonra aniden vefat ettiğini öğrendim. Çok üzülmüştüm. Sanki uzun zamandır tanıdığım birini kaybetmiş gibi hissetmiştim. Nurlar içinde yatsın.. 
Çiçekli kanaviçeyi Temmuzda işledim. Taşınmak için evi toplamıştık ama ben bir iki iş bıraktım dışarda. Hiç boş kalmasın elim.. Ahhh ben... Balıklı olanı ise taşındıktan sonra yazlığa geçince işledim, hatta komşular ne işin var bunlarla modası mı kaldı dediler. Onlara çok uykum geliyor, uykum dağılsın diyordum. Meğer hamileymişim de uykular ondanmış :)))) 
Ben ancak havluya geçirebildim bunları. Bir kaç gün önce de fotoğraf çektim.  Güzel güzel dekorlar hazırlayıp fotoğraf çeken arkadaşlara çok özeniyorum, özellikle de Özlem Hanıma :) Zamanla onu da başarırım sanırım:)




                                                                   

                                                                                                        Sevgiyle kalın :)

4 Mart 2016 Cuma

Salepli Kek









             Son aylarda doymak bilmeyen biri olarak bugün salepli kek yaptım :))  Tarifimi sizlerle paylaşayım belki hafta sonu denemek istersiniz..

Malzemeler;
*  2 yumurta
*  1 su bardağı toz şeker
*  1 su bardağı sıvı yağ
*  1 su bardağı süt
*  2 paket tek içimlik salep karışımı ( Nestle marka olanı kullandım, her paket 17 gramdı)
*  1 paket kabartma tozu
*  1 paket  şekerli vanilin
*  2 su bardağı un

           Yumurta ile şeker iyice köpürene kadar çırptım. Sıvı yağı ekleyip biraz daha çırptım. Sonrasında iki paket toz salebi bir bardak süte karıştırıp karışıma ekledim. (Ben daha önce salep tozunu unla karıştırıp koymuştum, süte karıştırınca daha güzel oldu) Unu, kabartma tozunu, vanilyayı ekledim. Bu kez kek kalıbı kullanmadım yuvarlak borcamı yağlayıp kek karışımını döktüm. Önceden ısıtılmış fırında 175 derecede 45 dakika kadar pişirdim. Kek soğuduktan sonra da üzerine pudra şekeri ve tarçın serptim...  Siz isterseniz çikolata parçacıkları da koyabilirsiniz içine. Eşim sevmediği için ben koymadım. Umarım beğenirsiniz..

              Neşeli, bol sohbetli bir hafta sonu dilerim...

2 Mart 2016 Çarşamba

BLOG YAZARLIĞINIZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ (MİM)

                  BLOG YAZARLIĞINIZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ (MİM)

        Hem blogger arkadaşım hem meslektaşım Nilgün hanım ( www.nilgunozenaydin.com ), bir delinin günlükleri blogunun başlattığı mimde beni mimlemiş. İlk kez mimleniyorum, bu yüzden biraz heyecanlandım, mutlu oldum:))) Bu hafta kontrolüm vardı, Adana'ya doktoruma gittim, ee gitmişken de bir kaç gün annemde kaldım. Dolayısıyla mime cevap vermem geç kaldı, sizlerden özür dilerim...

1. Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?

 Nasıl büyük bir zevkle blogdan bahsettiğimi anlatamam. Ürettiğim, el emeği işlerimi paylaşmayı seviyorum. Arkadaşlarımın ne tepki vereceklerini, iyi ya da kötü yorumlarının ne olacağını merak ediyorum.

2. Neden blog yazıyorsunuz?

 Yazdıklarını ilgiyle takip ettiğim bir çok blogger vardı. Eşimin teşvik etmesiyle geçen yıl blog yazmaya başladım. Kendimi bildim bileli elimde bir iş vardır mutlaka,ahşap boyamadan tutun da ebru sanatına kadar... Ancak yaptıklarımı hep sıradan buldum, benden daha iyisini yapanlar var dedim ama eşim ısrarla ''Ürettiklerin çok güzel paylaşmalısın.'' deyip durdu. Hatta blogu oluşturan nasıl kullanacağımı öğreten de o oldu;) Çok keyif alarak yazayorum blogumu, paylaşarak yeni yeni şeyler öğreniyorum..

3. İlk yazınız ile son yazdığınız yazı arasında ne gibi farklar var?

İlk yazım çekingen, tutuk, heyecanlı, ne yazacağını bilmeyen Billur tarafından yazıldı. Kim okuyacak ki demiştim. Son yazı yine heyecanlı ama kendinden emin Billurun kalemiyle yazıldı:)

4. Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?

Heyecan:)) Artık bir geziye çıktığımda, yeni bir şey gördüğümde ya da sıradan bir kitap okuduğumda bile bunu blogda paylaşmalıyım diyorum.
Ve en önemlisi çok değerli blog arkadşları edindim. Sıcacık arkadaşlıklar kurdum.Her zaman eşime de bahsettiğim  gerçekten çok kıymetli insanlarla tanıştım. Birbirinden farklı yaşlarda, farklı şehirlerden, farklı hobileri olan insanlar... Blogdan önce aman canım sanal arkadaş mı olur derken, şimdi  sanki ailemizin üyesiymiş gibi bahsettiğim  bir çok sanal arkadaşım var;) Sesleri çıkmayınca merak ediyorum, hastalandıklarında bir sorunları olduğunda gerçekten üzülüyorum...

5. Yakın arkadaşlarınıza blog yazmayı önerir misiniz?

Kesinlikle öneririm. Ancak blog yazmak ciddi emek ve zaman istiyor. Temmuzdan bu yana ben blogla pek ilgilenemedim, şehir değiştirmek taşınmak derken bir de hamile olduğumu öğrendim. Velhasıl blog için çok zaman ayıramadım...

6. Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?

Her şeyden ve herkesten.... Öğrenmenin yaşı ve sınırı yok.  2.sınıflardan bir öğrencimin yaptığı çizimden esinlenip eve gelince onu keçeden kesip diktiğim de oldu pinteresten görüp denediğim işler de oldu. Doğa zaten tek başına bir ilham kaynağı ee bir de buna sanal alem eklenince kaynaklar çoğalıyor :))

7. Diğer blog sahipleri ile iyi iletişim kurabiliyor musunuz?

Kurabildiğimi sanıyorum. Her sabah sürekli takip ettiğim bloglara bakıyorum.Gerçi artık bunu son iki aydır düzenli yapamıyorum, arkadaşlarımın affına sığınıyorum. Doğumdan sonra biraz gendimizi toparlayınca düzenli ziyaretlere devam etmeyi düşünüyorum. Bazen blog arkadaşları gün düzenleyip buluşuyorlar, çok hoşuma gidiyor:) Umarım bir gün ben de o tarz bir etkinliğpe dahil olurum:))

8. Rahatsız olduğunuz konular var mı?

Ara sıra olmuyor değil... Sırf yazmış olmak için yorum yazanlar oluyor. Olumsuz enerjiyi hissediyorum ama bir cevap bulamıyorum...



Benim mimlediklerim ise;

http://oceannekizsevgisi.blogspot.com.tr/  Özlem Hanımın el işleri çok güzel ama fotoğraflamalarına bayılıyorum..

http://www.renklipastasepeti.com/    Nahide hanımın tariflerini denemenizi öneririm.. Harika pastaları var..

http://nergismevsimi.blogspot.com.tr/   Nergis hanım her zaman yepyeni, orjinal tarifleriyle çıkar karşımıza. Şeker hamuru ile yaptığı pastalar birer sanat eseri:))  Şerbetlerine özellikle hayranım.

http://diktimdiktimgiydim.blogspot.com.tr/   Nuraycığım canım arkadaşım.. Dikişleriyle sıcacık sohbetiyle harika bir blogger..



23 Şubat 2016 Salı





Selam.. Zaman çok hızlı geçiyor. Doğuma iki ay kaldı ve doğum iznine ayrıldım. Bu dönem okula başlamadım, evde sıkılırım zaman geçmez diye düşünüyordum ama dolu dolu geçiyor günler. Evde olmak da iyiymiş, hoşuma gitti:)) 

 Lohusa tacı ve terliğini, internette dolaşırken o kadar çok gördüm ki yapmasam olmazdı. Terlik evde vardı zaten hiç kullanılmamıştı, hatta geçen yıl üzerine keçeden vosvos yapmayı planlamıştım ama bir türlü ona sıra gelmemişti. Kısmet lohusalığaymış:)) Tacı da bir tokacı da görmüş ben bundan bir şey yaparım diyerek almıştım, çünkü o inciler minciler pek bana göre değil...Neyse sonuçta bunlar çıktı ortaya. Sizlerle paylaşmak istedim.



   (  Söylemeden geçemeyeceğim.Bir kaç haftadır bahar tadında günler yaşıyoruz. Umarım bu baharla ülkemizdeki kötü günler geçer, gider.Her gün kötü haber almaktan yorulduk. Umudumuzu yitirmemek gerekir değil mi?   )



Sevgiyle kalın..